25 Nisan 2008 Cuma

Parmaklıklar arasında..


Evet sonunda taşındık. Artık şehirde yaşıyorum. Ne kadar zormuş inanamıyorum. Tamam kurallar olduğunu ve alışmam gerektiğini biliyordum. Ne bileyim mesela havlamam, koşmam yasak. Fakat en zoru tasma ile dolaşmak. Beni günde 4-5 kere çıkarıyorlar. Anladım ki şehir sokakları kedilere ait. Tüm köpekler tasma ile gezerken tüm kediler özgür... Garipsememek elde değil. Bizim Zekeriyaköy'ün sokak köpekleri bu işi görse ne eğlenir... Tabi bizde karizma anında biter. Ne de olsa orada evimizi koruyorduk.

1 Mayıs Yardım Yemeği

Bugün Nurci ile arabayla dışarı çıktık. Otoban'ın kenarında ezilmiş bir yavru köpek gördük. İçimiz burkuldu, bakamadık. Biz çok şanslıyız ama diğer sokakta yaşamak zorunda kalan hayvanlar bu kadar şanslı olamıyor. Sokak Hayvanları için bir yardım gecesi organize ediliyor. Zekeriyaköy'ün en keyifli restoranlarından biri olan "Fincan"da, 1 Mayıs'ta verilecek yemeğe vaktiniz olursa katılın. Hem güzel yemek yiyebilir hem de sizin de çorbada tuzunuz bulunur. İlgilenenler Nazmiye Hanım'dan ayrıntılı bilgi alabilirler. Telefon (212) 202- 7770 veya (533) 211- 7714. Desteklerinizi bekliyoruz.

20 Nisan 2008 Pazar

Korsan ve Lord

Bugün Korsan'ın (eski ismiyle Kartopu) sahipleri Rıfat Bey ve Ece Hanım bizi davet ettiler. Bir gittik ki mutluluğum ikiye katlandı. Lord da (eski ismiyle Hickup) gelmez mi... Nasıl mutluyum anlatamam. İki oğlum da çok yakışıklı olmuşlar. Boyları selvi gibi uzamış. Nasıl güzel oynadık anlatamam. İsmi birbirne zıt iki kardeş.. Ama huyları aynı. Her ikisi de terbiyeli ve akıllı.. "Sizi tanıdılar mı?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hem de ne tanımak. Önce benim üstüme atladılar. Tıpkı eski günlerde meme emmek için sırtıma atlayıp devirmeye çalıştıkları gibi. Korsan Nurci'nin kucağına çıkmaya çalıştı. Lord Aycan'ın yanından ayrılmadı. Ayrıldığı zamanlarda da Nurci'yi gidip öpüyordu. Koştuk durduk. Hala küçüklükte yaptıkları gibi kafalarını su kaplarına daldırıp daldırıp ıslatıyorlar. En kısa zamanda diğer yavrularımı da görmek istiyorum. Nasıl da özlemişim hepsini...


Posted by Picasa

18 Nisan 2008 Cuma

Bu amcalar ne yapıyor?

Sahiplerim televizyonun sesini açtıklarından dolayı son dönemlerin konusu 301'i istemeden de olsa kulak kabartıyorum. Ben köpeğim, 301'den anlamam. Benim Anayasam sadakat. O kadar. Bu yönümüzle nice insandan iyi olduğumuzu söyler durur Nurci ve Aycan. Hatta adı bir oyuncağa benzeyen ünlü bir yazarın blogundan veya kitabından bir alıntıları da vardır; "İnsanları tanıdıkça köpekleri daha çok seviyorum." Her bunu işittiğimde övünürüm kendimle. Neyse konuyu nereye getirecektim? Bugün meclisteki tartışmaları izledikten sonra , biz köpeklerin sadık olduğu kadar da insana oranla nasıl medeni olduğunu gördüm. Ve ırkımla tekrar gurur duydum. Buradan meclisteki büyük amcalara sesleniyorum. Lütfen litaratürden "köpek gibi hırlaşmak" deyimini kaldırır mısınız? Bizim yaptığımız hırlaşmak ise bu bizim bir tek "hav" diyebilmemizden. Sizin de lugatınız ve iletişiminiz bu kadar kıt mı?

10 Nisan 2008 Perşembe

Dostum Kısmet

Size çok yakın bir dostumdan bahsetmek istiyorum. Adı "Kısmet." Bir yaşında güzel mi güzel dişi bir lab. Sahipleri Nurci ve Aycan'ın çok yakın arkadaşları; Yeşim, Yiğit ve güzel kızları Doğa. Ne zaman ailelerimizden birisi seyahatteyse diğerimiz kalmaya gelir/gider. Böylece bol bol koşup oynarız. Birbirimize oyunlar öğretiriz. Erkek köpekler hakkında dedikodu yaparız. Kısmet'in burada bir belalısı var. Komşumuzun kurt köpeği Phillip, Kısmet'e vurgun. Bahçeden kaçıp kaçıp geliyordu Kısmet bizdeyken. Bugünlerde yine uğruyor, Kısmet'i soruyor. Zavallının aşk gözünü kör etmiş. Aman Kısmet, ne olur sen gözünü açık tut da hemen kısırlaştırt kendini. Doğum ve onun yarattığı zorluklardan değil de, memelerin sarkıyor, sonra tüylerin çok dökülüyor. Toparlamak çok zor. Neyse, Sevgili Yeşim ve Yiğit bana güzel hediyeler göndermişler. Çok teşekkür ederim. Ama Nurci onları kaldırdı, vermiyor. Neymiş fazla hediye geliyormuş, şımarırmışım. Ya bu kadın beni gerçekten bebek sanıyor. Bir doğursa da evin tek çocuğu olmaktan kurtulsam. Ben de ona inat, Annoya'nın hediye ettiği yastığı aldım. Yastığın üzerinde "Snoopy ve Lucy" yazıyor. Nurci de kendilerine alınmış sanıyor. Sordum ona; "Senin adın Snoopy mi? Ama benim adım Lucy. Yastıkta adı olan yastığı alır." Dişledim, yatağıma götürdüm. Şimdi her akşam kafamı koyup güzel güzel uyuyorum. Çok teşekkürler Sevgili Annoya. Ne demişler; "Oyuncağını elinden alanın yastığına baş koyacaksın." Tamam tamam böyle bir atasözü sizin aranızda yok ama biz köpekler çok sık kullanırız. Şimdi bunu anlamazsanız zaten, kalkıp "hav"ı nasıl anlayacaksınız?

Yoksa bu söz yemeyenin malını yerler miydi?
Posted by Picasa

8 Nisan 2008 Salı

S.O.S

.
Benimle ilgili hikayeyi biliyorsunuzdur çoğunuz. Ben hamileyken evsiz kaldım. Nurcihan ve Aycan beni evlerine aldılar ve yavrularıma baktılar. Dokuz yavruma da çok güzel yuvalar buldular. Buna benzer bir olay daha oldu mahallemizde. Ama bu sefer yavrular bahtsız. Mahallemizde dünyaya gelen yavruların annesi zehirlenerek öldü. Şimdi bu yavrulara sıcak yuvalar arıyoruz. İlgilenenler Günay Işık'ı (212) 202- 9582 veya (533) 720-2141 numaralı telefonlardan arayıp bilgi alabilirler. Tek temennim bu yavruların da tıpkı benim yavrularım gibi şanslı olması. Lütfen bu bilgiyi tüm hayvanseverlerle paylaşın. Teşekkürler.
Posted by Picasa

Benden şehir köpeği olur mu?


Her gün merak ediyordum; "Nurcihan ve Aycan beni bırakıp nereye gidiyorlar" diye. "Biz şehire gidiyoruz" diye çıkarlardı evi bana emanet ederek. "Ah" diye geçirirdim içimden "beni de bir şehire götürseler, ben de bir görsem oraları" diye. Bugün içimden geçen bu dilek oldu. Sabah erkenden Nurcihan ve Aycan ile yola çıktım. Bagajda giderken gördüklerimi anlatsam inanamazsınız. Bir sürü araba, ardı sıra korna çalıp duruyor. Bir keşmekeş ki sormayın. Herkes şehire gidiyor anlaşılan. "Vah be nasıl bir yermiş burası. Döndüğümde bizim sokaktaki köpeklere anlatacak ne çok şey var." diye kurarken kafamdan korna sesleri beni olduğum yere geri getirdi. Kulaklarımı diktim bizimkileri dinledim. Konuşmalarından anladığım kadarıyla bir "trafik canavarı" varmış ortalılarda. Ben korkarım canavardan. O yüzden kendimi fazla belli etmemeye çalıaşarak oturdum bagajda. Arada yolda gördüğüm hemcinslerimi havlayarak uyarmaya çalıştım. Neyse. Aycan "trafik canavarı"na karşı çok dikkatli maşallah.. Bir saat kadar yaşam mücadelesi verdikten ve bir sürü bilmediğim sokaklardan geçtikten sonra durduk. Bir apartmana girdik. "Her gün beni bırakıp buraya mı geliyor bunlar?" diye düşündüm Hemen etrafı kokladım, ne de olsa canavar bizi buraya da takip edebilirdi. Nurci ve Aycan "yeni evine hoşgeldin" deyince anlamadım. Yeni ev? Kimse bana taşınacağımızı söylemedi ki? Şehir dedikleri yer burasıymış. Bahçesi bile yok. Ambulans sesleri, bir sürü kedi, polis sirenleri. Beni, bir ara, sokağa çıkardılar da neye bakacağımı şaşırdım. Neyse ki hemen taşınmayacakmışız. Nurcihan evi yerleştiriyormuş. Beni de görmem için götürmüşler. Bana bu kadarı yeter. Ben Zekeriyaköy'de kalmak istiyorum. Şehir köpeği olmak zor iş. Havlamak yasak. Koşmak yasak. Ama canavarlık yapmak serbest!
Posted by Picasa

6 Nisan 2008 Pazar

Koltuk Sevdası


Size hiç söyledim mi, hatırlamıyorum. Ama benim evde koltukta oturmam yasak. Bugün, o yasağa itiraz ettim. Hatırlıyorum da, Nurcihan ve Aycan, zaman zaman yavrularımı kucaklarına alıp koltukta otururlardı. Oturup eski albümlerden Kartopu, Hick Up ve Prens'in böyle bir fotoğrafını buldum. Ve Aycan ve Nurci'ye gösterdim. Önce beni anlamadılar tabii. Yavrularımı özlediğimi düşünüp - elbette özlüyorum, ama o sırada anlatmaya çalıştığım bu değildi- beni avutmaya çalıştılar. Fırsattan istifade ben de koltuğa çıktım ve kucaklarına yattım. Baktım gıkları çıkmıyor, ben de uslu uslu oturdum.

Lütfen beni "koltuk sevdalısı" bir köpek sanmayın. Benim amacım politikacılardan başka. Biz bir kemiğe tav oluyoruz. Siz gördünüz mü bir kemiğe tav olanını...
Posted by Picasa